Çocuk Müzelerinde Kavramsal Değişimlerin Hikayesi
Anahtar Kelimeler:
Çocuk müzeleri, Z kuşağı, Değişen mekanlar, Sergileme anlayışı, KavramÖzet
Her canlı bulunduğu zaman ve mekân içerisine uyum sağlama eğilimindedir. Zaman, değişim kriterlerini oluştururken mekân da bu değişimin yansıtıcısı konumundadır. İnsanlar, gelişimlerini sürdürdükleri dönemin baskın özelliklere göre kuşaklara ayrılmaktadır. Her kuşak bir önceki kuşakla benzerlikler ve farklılıklar içermektedir. 2000 yılına geldiğimizde Z kuşağı olarak adlandırılan bir kuşağın oluştuğunu görürüz. Bu kuşak önceki kuşaklardan, teknoloji ile iç içe gelişim göstermesi, doyumsuz olması ve hızlı karar verme yetisine sahip olması yönünden ayrılmaktadır. İçinde bulunduğumuz dönemin çocuk nüfusunu oluşturan z kuşağı, çocukların etkileşim halinde olduğu mekanların başında gelen çocuk müzeleri için farklılaşmanın odak noktası olmuştur. Buna bağlı olarak da kavramsal ifadeler değişen ve dönüşen anlayışların anlamlandırılması ve değerlendirilmesi noktasında yol gösterici olmaktadır. “Çocuk” tanımlarından yola çıkılarak oluşturulan merak, keşif, canlılaştırma, mekanikleşme, belirlenimsizlik, devinim, çok yönlülük ve uyumsama kavramları çocukların mekânsal gereksinmelerini karşılama noktasında Z kuşağı ve kendisinden önce gelen kuşakların farklılıklarını ortaya koymaktadır.
Bu çalışmanın amacı Z kuşağının becerileri ve davranışları doğrultusunda değişim geçiren çocuk müzelerinin ‘Çocuk’ tanımlarından yola çıkılarak oluşturulan kavramlar doğrultusunda kuruldukları dönemden günümüze geçirdiği farklılaşmaların ortaya konulmasıdır. Çocuk müzeleri tasarım anlayışının geçirdiği sürecin belirlenen 8 kavramı yansıtma noktasında dönemsel analizini yapmak bu çalışmanın problemi olarak seçilmiştir. İlk çocuk müzelerinden 2000 yılı başına kadar kurulan çocuk müzelerinin geçirdiği değişimler literatür çalışmaları ile desteklenmiştir. Kavramsal bağlamda çocuk müzelerinin kuruluşundan günümüze kadar Z kuşağı çocuklarının özelliklerini yansıtan devinim ve mekanikleşme kavramlarının gelişim gösterdiği; canlılaştırma ve çok yönlülük kavramlarının geri planda kaldığı görülmüştür